Skolastik Düşünce Nedir? Özellikleri Nelerdir?
Skolastik düşünce, Ortaçağ dönemine Kilise baskının yoğun olduğu bir dönemde özgür düşünce ait bir düşüncenin yanlış olduğunu ifade dar düşüncedir. Skolastik düşüncenin diğer bir özelliği ise bilinen bir düşüncenin dışında hiçbir düşünceye söz hakkı vermiyor olmasıdır. Ortaçağ dönemlerinde, kiliseler İncil’de bulunan kurallara göre yaşıyordu. Düşüncelerini özgür bir biçimde ifade edebilen sanatçı ve aydınlara karşı tavır alarak, onların suçlanmasına fırsat veriyordu. Skolastik düşünce baskıcı bir anlayış ve yeni bilgilere izin vermiyordu. Farklı insanlar tarafından ortaya atılan pozitif bilgiler kilise tarafından kabul ediliyordu. Kiliseler gerçekte bu skolastik düşünce kuralını kendi çıkarları adına uyguluyordu. Ayrıca bir süre sonra İncil’de yazmayan kuralları da kendi çıkarları doğrultusunda yazmaya başladılar. Zamların doğru olduğu şeyin bu olduğuna onları inandırma işine giriştiler. Skolastik düşünce ile birlikte kiliselerin cennetten toprak satmaya başladığı, insanların işlediği günahları affetmeye, ayrıca da bazı insanlarında dinden çıkarılması hareketlerine başladılar. Fakat o dönemde bunlar kiliselerin uydurduğu şeylerdir. İnsanlar ortaçağ döneminde kiliselerin idaresinde bulunuyordu ve hiç kimse neyin doğru olduğu konusunda bilgi sahibi değildi. Kiliseler uzun zaman boyunca skolastik düşünceyi kullanarak bu doğrultuda hareket etmişlerdir. İnsanların bilgi edinmelerine ve okumalarına asla izin vermemiş ve sürekli olarak bu durumlar karşı olmuşlardır. Kendilerine karşı ortaya çıkabilecek güçleri sürekli olarak din üzerinden tehdit ederek onlara zarar vermeye çalışmışlardır. Skolastik düşünce ile ortaçağ döneminde insanlar baskıcı bir yönetim tarzıyla yönetilmiştir. İnsanlar tehdit edilmiş, korkutulmuş ve çoğu insanın dine karşı tavır almasına sebep olmuştur. Skolastik düşünce nedeniyle insanların dar bir dünya etrafında kaldıkları ve düşüncelerini özgür şekilde ifade edemedikleri bir düşünce tarzı olmuştur. Özetle skolastik düşünce ortaçağ dönemlerinde kiliselerin İncil’e kendilerini yaslayarak dogmatik bilgileri gerekçe göstererek uyguladıkları düşünce tarzına verilen isimdir. Düşünce ve özgürlükler kiliselerin mevcut olan çıkarları göz önüne alınarak düzenlenmiş ve kısıtlama getirilmiştir. İnsanlar kilisenin izin verdiği kadarını yaşamış, bunların dışında eserler yazmamış ve okumamıştır.AKIL VE BİLİM SAF DIŞI
Bilim ve düşünceye izin vermeyen skolastik düşünce sisteminde, daha çok din adamlarının söyledikleri kabul ediliyordu. Diğer yandan gazetecilere, sanatçılara, toplumun önde gelen gelen kanaat önderlerine baskı vardı, özgür düşünceden bahsedilemezdi.KİLİSE TEK EGEMEN GÜÇTÜ
Kilisenin tek egemen güç olduğu Orta Çağda, skolastik düşünce, özgür ve akılcı bilime tamamen kapalıydı. İnsanların okuryazarlığının olmaması ve Papa'nın her dediğine boyun eğmeleri, dogmalara körü körüne inanılan Avrupa'nın karanlık çağıydı.KORKUNUN ADI: AYDINLANMA
Toplum, din adamlarının tahakkümü altında yaşamaktaydı. Aydınlanmanın; insanlarda, kiliseye olan güveni azaltacağı gerçeğinin farkında olan din adamları, toplumun okuyup, aydınlanmasını istemiyordu.EMİRLERE KARŞI GELMENİN CEZASI
Papa, insanlara cenneti bile vaat ediyordu. Aydınlanma hareketi, kilise için son anlamına geliyordu. Kilisenin emirlerine karşı gelmek ise ağır cezalar içeriyordu. Ölüm dahil...Skolastik Düşüncenin Sonu
İtalya’da hümanistler, Eski Yunan ve Roma eserlerini inceledikten sonra gelişmenin önünde yer alan en büyük nedenin skolastik düşünce olduğunu gördükten sonra bu düşünce yapısını pasif hale getirmek amacıyla ellerinden gelenin en iyisini yapmışlardır. Matbaanın gelişmesiyle ve insanların okuma yazma oranlarında artışın olmasıyla birlikte skolastik düşüncenin engellenmesi için yapılan en büyük çalışmalar olmuştur. Fransa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin yaşanması da skolastik düşüncenin yapısının bozularak etkisiz hale gelmesine büyük katkı sağlamıştır. Hümanist görüş ve bu görüşün bir sonucu olarak Rönesans ve Reform hareketleri Güney Avrupa bölümünde İtalya’dan başlayıp tüm Avrupa’ya yayılmış, okur yazar oranı artış göstermiş ve bu duruma bağlı olarak görüşlerin bir metin şeklinde bütün Avrupa’da yayılması sağlanmış. Bununla birlikte de yalnızca kilisenin sözünün geçtiği yönetimler tek tek çöküşe geçmiş ve yerine de özgür düşünce akımının gelişmesine yol açmıştır. Diğer taraftan ortaçağ karanlığı şeklinde tabir edilen, bilimsel ve sanatsal alanda gelişim sağlamak isteyen kişilere büyücü gözü ile bakılan ve skolastik düşüncenin ağırlıkta olduğu bu dönem sona ermiş ve yerine de yeni bir çağ olan "Yeni Çağ" başlamıştır.
Editör: Mustafa İYİTÜTÜNCÜ